21 Mart 2010 Pazar

Sherlock Holmes

Son zamanlarda izlediğim en güzel filmlerden biri olduğunu belirtmeliyim.Son yıllarda kötü zamanlarını atlatıp yeniden parlamaya başlayan Robert Downey Jr.'ın oyunculuğunu tam anlamıyla konuşturduğu bir yapım olmuş.Jude Law'un çekiciliği bile yetecekken o da çok iyi bir oyunculuk sergilemiş.Rachel McAdams'dan bahsetmeye bile gerek görmüyorum.Güzelliğini ve mimiklerini ustaca kullanmış.Benim Hancock'dan hatırladığım Eddie Marsan da Komiser Lestrade rolünde gayet başarılı.Guy Ritchie'nin yönettiği film zaten 2 dalda Oscar adayı oldu.

Filmin konusu ise şeytanvarî kötülüğe ve -sözde- gizemli güçlere sahip Lord Blackwood'un (Mark Strong) önce ingiliz parlementosunun,sonra da dünyanın kontrolünü eline geçirmeye çalışması ve Sherlock Holmes'ün onu durdurmaya çalışması etrafında dönüyor.Filmde ayrıntılara verilen önem göz doldurmakta.Neredeyse kusursuz dedektif Holmes'ün gözünden bir şeyin kaçtığını ne yazık ki göremiyorsunuz filmde.Neredeyse kusursuz dedim,çünkü tek zaafı Irene Adler.Dünyanın en iyi dedektifinin zayıf noktasının da profesyonel bir suçlu olması da ayrıca eğlenceli olmuş.Senaryonun işlenişi aslında izlerken tam da beklediğiniz gibi ilerlese de hiç sıkıcı değil.2 saatten biraz uzun olan film göz açıp kapayıncaya dek bitiyor.Tekrar tekrar izlemek isteyebilirsiniz.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Kesinlikle katılıyorum. Dahice hazırlanmış ve çok güzel bir filmdir. Bende büyük keyifle izledim.

Akasya dedi ki...

bloğunun bütün islam alemine hayırlara vesile olmasını dilerim =)))

Ökkeşus dedi ki...

teşekkür ederim efenim.